Saati saatine uymamak: Sık sık değişen durum olmak.
Sabahın köründe: Sabahın alaca karanlığında, erken saatte.
Sabır taşı: Çok sabırlı davranan, sıkıntılara katlanan.
T
Tabana kuvvet: Yürümek zorundayız.
Tabanları kaldırmak: Birdenbire koşmaya başlamak.
Tabanları yağlamak: Uzun süre yürümeye hazırlıklı olarak yola çıkmak.
Taban tabana zıt: Birbirinin tam tersi.
U
Ucu dokunmak: O işten zarar görmesine neden olmak, birine zarar vermek.
Ucunda bir şey olmak: İçinde açığa vurulmayan bir maksat bulunmak (Gizli maksat).
Ucu ucuna (gelmek): Gerektiği kadar olmak, fazla olmaması.
V
Vakitli vakitsiz: Canı istediği zaman, gelişi güzel zamanlarda.
Vaktini almak (yemek): Uzunca bir süre uğraştırmak, gereğinden fazla zaman harcanmış olmak.
Vaktini öldürmek: İş yapmadan, boşuna zaman geçirmek.
Varlık göstermek: Kendi gücüne ve yeteneğine göre bir iş yapmak.
Y
Yabana atmak: Önemsememek, üzerinde durmaya gerek duymamak.
Ya bu deveyi gütmeli, ya bu diyardan gitmeli: Ancak bu işi yaparsan burada kalabilirsin.
Ya devlet başa, ya kuzgun leşe: Giriştiğim iş sonunda ya büyük bir başarı kazanırım, ya da tümüyle her şeyimi kaybederim.
Z
Zaman öldürmek: Dilenerek ya da sohbet ederek vakit geçirmek, hiç iş yapmamak.
Zart zurt etmek: Bağırıp çağırarak kendini önemli bir kişi gibi göstermeye çalışmak.
Zar zor: İstemeye istemeye, güçlükle.
Zehir zemberek: İnsanın içine işleyen, onurunu yıkan çok acı söz.