M
Madalyanın ters (öteki) yüzü: İyiye giden bir iş ya da durumun akılda tutulması gereken olumsuz yönü.
Mahalleyi ayağa kaldırmak: Gürültü ve patırtı çıkarıp konu komşuyu rahatsız etmek, telaşa düşürmek.
Mahkemede dayısı olmak: Kendi işiyle ilgili yerde bir koruyucusu bulunmak.
Makaraları koyuvermek (salıvermek): Kendinden geçercesine uzun kahkahalarla gülmek.
Makasa almak: Birini zor durumda bırakacak biçimde sıkıştırmak.
Mantar gibi yerden bitmek: Çok sayıda ve bir anda meydana çıkmak.
Masal okumak: İnandırıcılıktan uzak, avutucu sözler söylemek.
Maskeyi atmak (çıkarmak): Kendini çevresine iyi bir insan olarak tanıtan bir kimse, bu durumunu bırakarak kötü olan gerçek kimliğini ortaya koymak.
Maşası olmak (birinin): İsteklerine göre hareket eder duruma gelmek, kullanılmak.
Mat etmek: Karşısındakini cevap veremez duruma düşürmek, yenmek.
Maymun iştahlı: Beğeni ve sevgileri çok değişken, hiçbir işi tamamlayamayan.
Mekik dokumak: İki yer arasında sık aralıklarla gidip gelmek.
Merhabayı kesmek (biriyle): Dostluktan kesinlikle vazgeçmek.
Mesele çıkarmak: Hiçbir nedeni yokken bir anlaşmazlık çıkarıp rahatsız edici bir durum meydana getirmek.
Meteliğe kurşun atmak (sıkmak): Parasız kalmak.
Metelik vermemek: Önemsememek, değer vermemek.
Meydana atılmak: Bir konu ileri süürlmek. Bir işi sonuçlandırmak üzere kendini göstermek.
Meydanı boş bulmak: Ortada engel olabilecek kimse bulunmadığı için dilediği biçimde davranmak.
Meydan kalmamak: Bir işin, yapılmasına gerek ya da fırsat kalmamak.
N
Nabza göre şerbet vermek: Birinin sevgisini kazanmak için onun hoşlanacağı, beğeneceği davranışlarda bulunmak.
Nabzını yoklamak: Birinin ne düşündüğünü, nelere ilgi duyduğunu anlamaya çalışmak.
Naza çekmek (kendini): Kendisinden istenen şeyi yapacağı halde yapmak istemiyormuş gibi davranmak.
Nazı geçmek (birine): Her dileğini yaptıracak kadar birinin yanında saygınlığı olmak, hatırı sayılmak.
Nefes aldırmamak: Çok sıkı bir çalışma yaptırarak dinlenmesine fırsat vermemek.
Nefesi kesilmek: Ya çok yorgunluktan ya da heyecandan nefes alamaz duruma gelmek.
Nefes nefese: Koşarak geldiği için sık sık soluya soluya.
Nefes tüketmek: Bir şeyi anlata anlata çok yorulmak.
Ne günlere kaldık: Çok kötü günler yaşıyorum. Eskiden böyle değildi.
Ne hali varsa görsün: Hatalı yolda ilerleyip söz dinlemiyor. Kendi düşen ağlamaz. Ne isterse yapsın.
Ne idüğü belirsiz: Kendisi ve ailesi hakkında hiçbir bilgi yok.
Ne kokar ne bulaşır: İyilik yapma imkanı olduğu halde iyilik yapmayan, ama kötülüğü de dokunmayan.
Ne oldum delisi olmak: Beklemediği üstün bir imkana kavuştuğu için aşırı şımarmak.
Ne pahasına olursa olsun: Gelebilecek her türlü sıkıntı ve tehlikeyi göğüsleyerek, mutlaka.
Ne şiş yansın ne kebap: İki tarafında zarar görmeyeceği bir çözüm bulmak.
Nevri dönmek: Çok sinirlendiği halde, belli etmediği için yüzü sapsarı olmak.
Ne yardan geçer ne serden: İstediği şey için hem özveride bulunamıyor, hem de isteğinden vazgeçmiyor.
Neye uğradığını bilememek: Birdenbire karşılaştığı acılı bir durum nedeniyle donup kalmak.
Nuh der Peygamber demez: Düşüncelerinde sonuna kadar direnir, hiçbir etki ve zorlama ile değiştirmez.
Numara yapmak: Yalanı gerçekmiş gibi göstererek birini aldatmaya çalışmak.
Nutku tutulmak: Üzüntüden, heyecandan, korkudan hiçbir şey söyleyememek.