maviş forum maviyi seven forum maviş foruma hoşgeldiniz. |
| | Yahya Kemal Beyatlı | |
| | |
Yazar | Mesaj |
---|
arda
| Konu: Geri: Yahya Kemal Beyatlı C.tesi Mart 21, 2009 10:48 pm | |
| GURBET
Gurbet nedir bilir mi o menfâya gitmiyen?
Ey gurbet, ey gurûbu ufuklarda bitmiyen
Ömrün derinliğinde süren kaygı günleri!
Yıllarca, fakr içinde, hayâtın hüzünleri.
Bir çöl çoraklığında hayâlin susuzluğu;
Hem uyku ihtiyaçları, hem uykusuzluğu.
En sinsi bir ezâ gibidir geçmiyen zaman;
Bin türlü başka cevri de vardır ki bî-aman;
Yalnızlığın azâbı her işkenceden beter;
Yalnız bu kahrı insanı tahrîb için yeter. | |
| | | arda
| Konu: Geri: Yahya Kemal Beyatlı C.tesi Mart 21, 2009 10:49 pm | |
| GÜFTESİZ BESTE
Sizi dün bekledim o yollarda
Ki gezindikdi bir zaman karda,
Kararan gözlerimle rüzgârda
Sizi dün bekledim o yollarda!...
Sanıyordum unuttunuz adımı,
Dediniz hissedince maksadımı:
"Beni hâlâ bu genç unutmadı mı
Ki bugün bekliyor bu yollarda?"
Nice sevdâlılarla sevgililer
Aşkı yollarda böyle beklediler!
Nice sevdâlılar da var ki diler
Akşam olsun bu kuytu yollarda!... | |
| | | arda
| Konu: Geri: Yahya Kemal Beyatlı C.tesi Mart 21, 2009 10:49 pm | |
| GEZİNTİ
Kandilli’den Çubuklu’ya çıktık gezintiye
Yalnız kürek sadâsı gelen bir kayıktayız.
Bizler mi vakti hoşça geçirmekteyiz bugün?
Şüphem budur: Vakit mi geçirmektedir bizi?
Zihnim neden kapıldı bu sonsuz düşünceye?
Bir yanda boşluğunda hudûd olmayan semâ;
Bir yanda dâimâ uzayıp bitmeyen zaman.
İnsan bu tezad içinde fikirler mırıldanır.
Bazen çöküntüler, kırışıklardan ürkeriz,
Bazen de neş’esizce: ‘Vakit geçmiyor’ deriz.
Silkin ve sakin ol! dedim âvâre gönlüme,
Artık kederli hisleri bir bir içinden at!
Eylül ferahlığında giderken Çubuklu’ya,
Geçmiş, geçen veya gelecek vakti duymadan,
Âheste çek kürekleri mehtâb uyanmasın! | |
| | | arda
| Konu: Geri: Yahya Kemal Beyatlı C.tesi Mart 21, 2009 10:49 pm | |
| GEÇİŞ
Mâzî köyünde, hâtıralar gölgesinde kal!
Yaklaştığın tabîati günlerce seyre dal!
Dağlar başında zevkini aldındı varlığın,
Bulsun bu zirvelerde huzûr ihtiyarlığın.
Akşam, çoban sadâları artar, güneş söner;
Gür çıngıraklarıyle davar yaylâdan döner;
Havlar zaman zaman gece ufkunda bir köpek,
Gönlün hüzünlenir bunu duydukça ürkerek.
İnsan bilir cihanda nedir ömrünün sonu;
Ömründe bir dakîkacık etmez hayâl onu.
Hiç şaşmıyan saat gibi işler durur kader,
Birgün saat çalar... Çok uzaktan gelir haber...
Artık güneş görünmez olur, gök bulutludur,
Rahatça dal, ölüm sonu gelmez bir uykudur. | |
| | | arda
| Konu: Geri: Yahya Kemal Beyatlı C.tesi Mart 21, 2009 10:49 pm | |
| GEÇMİŞ YAZ
Rü'yâ gibi bir yazdı. Yarattın hevesinle,
Her ânını, her rengini, her şi'rini hazdan.
Hâlâ doludur bahçeler en tatlı sesinle!
Bir gün, bir uzak hâtıra özlersen o yazdan
Körfezdeki dalgın suya bir bak, göreceksin:
Geçmiş gecelerden biri durmakta derinden;
Mehtâb... iri güller... ve senin en güzel aksin...
Velhasıl o rü'yâ duruyor yerli yerinde! | |
| | | arda
| Konu: Geri: Yahya Kemal Beyatlı C.tesi Mart 21, 2009 10:49 pm | |
| FENERBAHCE
Dün Fenerbahçe'de gördüm
İri bir zümrüt içindeydi bahar...
Bir mücevherde yalan bir cennet
Görünür;
Çağlayanlar dökülür yüksekten.
Çeşmelerden su akar rengârenk...
Göğe ser çekmiş ağaçlar yücelir.
Bu mücevherde fakat
Vatanın en gerçek
En sevilmiş ve gezilmiş yeri var;
Üç taraftan denizin sardığı yer.
Bu büyük zümrütte
Varsa her aşkın uzun hâtırası,
Varsa her sevgili, her sevdâlı,
Varsa engin geceler, gündüzler,
Bu derin zümrütte
Biz de cânanla beraber varız. | |
| | | arda
| Konu: Geri: Yahya Kemal Beyatlı C.tesi Mart 21, 2009 10:50 pm | |
| GECE BESTESİ
O kuş en kuytu bahçelerde öter;
Sarmaşıklarla yüklü vâdîde;
Hiç bir el değmemiş ağaçlarda;
Geceden tâ şafak sökünceye dek
Yükselir perde perde içli sesi;
En uzun nağmesiyle, bir müddet,
Gaşyeder yer yüzünde dinliyeni;
Bir zaman gök yüzünde yalnız o ses,
O terennüm kalır;
Gaşyolur dinledikçe yaldızlar.
O kuş ancak bahâr olunca gelir;
Nerelerden gelir?
Kimse bilmez, bu bir muammâdır;
Bahâr erince sona
Kaybolur, başka bir bahâra kadar.
O kuşun ömrü, bir güzel gecede,
Bir güzel beste söylemekle geçer.
O kuş en kuytu bahçelerde öter;
Hayâl içinde yaşar,
Hayâl içinde ölür. | |
| | | arda
| Konu: Geri: Yahya Kemal Beyatlı C.tesi Mart 21, 2009 10:50 pm | |
| GECE
Kandilli yüzerken uykularda
Mehtâbı sürükledik sularda...
Bir yoldu parıldayan, gümüşten,
Gittik...Bahs açmadık dönüşten.
Hulyâ tepeler, hayâl ağaçlar...
Durgun suda dinlenen yamaçlar...
Mevsim sonu öyle bir zaman ki
Gaaip bir mûsıkîydi sanki.
Gitmiş kaybolmuşuz uzakta,
Rü'yâ sona ermeden şafakta... | |
| | | arda
| Konu: Geri: Yahya Kemal Beyatlı C.tesi Mart 21, 2009 10:50 pm | |
| EYLÜL SONU
Günler kısaldı. Kanlıca'nın ihtiyarları
Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları.
Yalnız bu semti sevmek için ömrümüz kısa...
Yazlar yavaşca bitmese, günler kısalmasa...
İçtik bu nadir içki'yi yıllarca kanmadık...
Bor böyle zevke tek bir ömür yetmiyor, yazık!
Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor;
Lakin vatandan ayrılışın ıztırâbı zor.
Hiç dönmemek ölüm gecesinden bu sâhile,
Bitmez bir özleyiştir, ölümden biter bile. | |
| | | arda
| Konu: Geri: Yahya Kemal Beyatlı C.tesi Mart 21, 2009 10:50 pm | |
| ESKI MÛSIKİ
Çok insan anlıyamaz eski mûsıkîmizden
Ve ondan anlamıyan bir şey anlamaz bizden.
Açar bir altın anahtarlarla rûh ufuklarını,
Hemen yayılmaya başlar sadâ ve nûr akını
Ve seslenir büyük Itrî, semâyı örten rûh,
Peşinde dalgalanır bestesiyle Seyyid Nûh,
O mutlu devrede Itrî’ye en yakın bir dost
Işıklı danteleler bestekârı Hâfız Post...
Bu neslin ortada dâhîcedir başardığı iş,
Vatan nasıl karışır mûsıkîyle, göstermiş.
Bu yaz kemençeyi bir dinledinse Kanlıca’da,
Baharda bir gece tanbûru dinle Çamlıca’da.
Bu sazların duyulur her telinde sâde vatan,
Sihirli rüzgâr eser dâimâ bu topraktan.
Evet bu eski nesil şerefli âlem açar,
Duyuşta ince zamanlardan inkırâza kadar.
Yüz elli yıl, sıra dağlar birer birer yücelir
Ve âkıbet Dede’nin anlı şanlı devri gelir.
Bu mûsıkîyi, O, son kudretiyle parlattı;
Ölünce, ülkede bir muhteşem güneş battı. | |
| | | arda
| Konu: Geri: Yahya Kemal Beyatlı C.tesi Mart 21, 2009 10:51 pm | |
| ESKİ MEKTUP
Adalardan gelen bu mektupta,
Oradan, bir sihirli râyiha var;
İşveler sezdiren bir üslûpta,
Bir güzel şarkı söylüyor rüzgâr,
Adalardan gelen bu mektupta.
Ben o rüzgârla şimdi baş başayım;
Gaalibâ yol göründü sevdâya;
Kendi gönlümce bir saat yaşayım;
Girmesin başka bir hayâl araya;
Ben o rüzgârla şimdi baş başayım. | |
| | | arda
| Konu: Geri: Yahya Kemal Beyatlı C.tesi Mart 21, 2009 10:51 pm | |
| ESKİ PARİS
- 1903 – 1912 –
Eski Pâris’de bir ömür geçti;
Jaurés’in gür sadâsı devrinde,
Tuncu canlandıran ilâh’tı Rodin;
Verlaine absent’i Baudelaire afyonuna
Karışan bir sihirli haz’dı şiir.
Ayılıp hoş geçen bu rü’yâdan
Uğradık bin dokuz yüz on dörde.
İlk ateşlerle can verince Péguy
Varmışız eski âlemin sonuna.
Yaşamış olmıyan bilir mi bunu?
Eski Pâris’de bir ömür geçti,
İdeal rüzgâriyle hür geçti.
Başka yıldızda bir hayât imiş o.
Yaşamak zevki her saatte esen,
Dâimâ nurlu bir gece’ydi zaman.
Dinliyen söyliyen kadar ârif,
Seyreden oynıyan kadar hassas.
“Chat – Noir” neş’esiyle “Lune Rousse” da,
O devir, Gölgeler – Tiyatrosu’nun
Kararan perdesinde bitti gibi.
Başka yıldızda bir hayât imiş o.
His ve haz yüklü kâinât imiş o. | |
| | | arda
| Konu: Geri: Yahya Kemal Beyatlı C.tesi Mart 21, 2009 10:51 pm | |
| ERENKÖYÜ'NDE BAHAR
Cânan aramızda bir adındı,
Şîrin gibi hüsn ü âna unvan,
Bir sahile hem şerefti hem şan,
Çok kerre hayâlimizde cânan
Bir şi'ri hatırlatan kadındı.
Doğmuştu içimde tâ derinden
Yıldızları mâvi bir semânın;
Hazzıyla harâb idim edânın,
Hâlâ mütehayyilim sadânın
Gönlümde kalan akislerinden.
Mevsim iyi, kâinât iyiydi;
Yıldızlar o yanda, biz bu yanda,
Hulyâ gibi hoş geçen zamanda
Sandım ki güzelliğin cihanda
Bir saltanatın güzelliğiydi.
İstanbul'un öyledir bahârı;
Bir aşk oluverdi âşinâlık...
Aylarca hayâl içinde kaldık;
Zannımca Erenköyü'nde artık
Görmez felek öyle bir bahârı. | |
| | | arda
| Konu: Geri: Yahya Kemal Beyatlı C.tesi Mart 21, 2009 10:51 pm | |
| ENDÜLÜS'TE RAKS
Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı...
Şevk akşamında Endülüs üç def'a kırmızı...
Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir.
İspanya neşesiyle bu akşam bu zildedir.
Yelpâze çevrilir gibi birden dönüşleri,
İşveyle devriliş, saçılış, örtünüşleri...
Her rengi istemez gözümüz şimdi aldadır;
İspanya dalga dalga bu akşam bu şaldadır.
Alnında halka halkadır âşüfte kâkülü,
Göğsünde yosma Gırnata'nın en güzel gülü...
Altın kadeh her elde, güneş her gönüldedir;
İspanya varlığıyle bu akşam bu güldedir.
Raks ortasında bir durup oynar, yürür gibi;
Bir baş çevirmesiyle bakar öldürür gibi...
Gül tenli, kor dudaklı, kömür gözlü, sürmeli...
Şeytan diyor ki sarmalı, yüz kerre öpmeli..
Gözler kamaştıran şala, meftûm eden güle,
Her kalbi dolduran zile, her sîneden: 'Ole!' | |
| | | arda
| Konu: Geri: Yahya Kemal Beyatlı C.tesi Mart 21, 2009 10:51 pm | |
| DÜŞÜNÜŞ
Zahmetli yolculukla yaşım vardı yetmişe
Zihnim, bulunduğum tepeden, daldı geçmişe.
Milyonla yıl dönen küse üstünde bir kişi
Yetmiş yılın hikâyesi bilsin mi geçmişi?
Her yerde var hayâtı birer türlü nakleden
Lâkin derin görenler usanmış hikâyeden
Derler bilir hakîkati yüzlerce feylesof;
Bir kısmı şek ve şüphede, bir kısmı hayli kof;
Aksetmiyor çoğunda fikirler ayan beyan.
Hayyâm imiş hakîkati az çok fısıldayan. | |
| | | arda
| Konu: Geri: Yahya Kemal Beyatlı C.tesi Mart 21, 2009 10:51 pm | |
| DÜŞÜNCE
Ülfet belâlı şey, fakat uzlet sıkıntılı,
Bilmem nasıl geçirmeliyim son beş on yılı?
İnsanlar anlaşıldı. Cihânın da sırrı yok,
Kalsaydı terkeşimde bugün tek bir altın ok
En tatlı bir hayâl için atmazdım ufkuma.
Dalsın yakında gözlerim artık son uykuma!
"Yalnız duyan yaşar" sözü, derler ki, doğrudur
"Yalnız duyan çeker" derim, en doğru söz budur.
Gördüm ve anladım yaşamak mâcerâsını,
Bâkiyse rûh eğer dilemezdim bekasını.
Hulyâsı kalmayınca hayâtın ne zevki var?
Bitsin, hayırlısıyla, bu beyhûde sonbahar!
Ölmek değildir ömrümüzün en fecî işi,
Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi. | |
| | | arda
| Konu: Geri: Yahya Kemal Beyatlı C.tesi Mart 21, 2009 10:52 pm | |
| DUYUŞ VE DÜŞÜNÜŞ
Sevdiklerim göçüp gidiyorlar birer birer
Ay geçmiyor ki almayayım gamlı bir haber.
Kalbim zaman zaman bu haberlerle burkulu;
Zihnim düşünceden dağınık, gözlerim dolu.
Kaybetti asrımızda ölüm eski hüznünü,
Lâkayd olan mühimsemiyor gamlı bir günü.
Çok şey bilen diyor: "Gidecek her gelen nesil!
Ey sâde-dil! bu bahsi hayâtında böyle bil!
Hiç durmadan, hayat öğütür devreden bu çark,
Ölmek sırayladır, sıralanmakta varsa fark!"
İlmin derin görüşleri, aklın hükümleri
Doldurmuyor boşalmış olan hisli bir yeri. | |
| | | arda
| Konu: Geri: Yahya Kemal Beyatlı C.tesi Mart 21, 2009 10:52 pm | |
| DENİZ TÜRKÜSÜ
Dolu rüzgârla çıkıp ufka giden yelkenli!
Gidişin seçtiğin akşam saatinden belli.
Ömrünün geçtiği sâhilden uzaklaştıkça
Ve hayâlinde doğan âleme yaklaştıkça,
Dalga kıvrımları ardında büyür tenhâlık
Başka bir çerçevedir, git gide, dünyâ artık.
Daldığın mihveri, gittikçe, sarar başka ziyâ;
Mâvidir her taraf, üstün gece, altın deryâ...
Yol da benzer hem uzun, hem de güzel bir masala
O saatler ki geçer başbaşa yıldızlarla.
Lâkin az sonra lezîz uyku bir encâma varır;
Hilkatin gördüğü rü'yâ biter, etrâf ağarır.
Som gümüşten sular üstünde, giderken ileri,
Tâ uzaklarda şafak bir bir açar perdeleri...
Mûsıkîsiyle bir âlem kesilir çalkantı;
Ve nihâyet görünür gök ve deniz saltanatı.
Girdiğin aynada, geçmiş gibi dîğer küreye,
Sorma bir sâniye, şüpheyle, sakın: "Yol nereye?"
Ayılıp neş'eni yükseltici sarhoşluktan,
Yılma korkunç uçurum zannedilen boşluktan!
Duy tabîatte biraz sen de ilâh olduğunu,
Rûh erer varlığının zevkine duymakla bunu.
Çıktığın yolda, bugün, yelken açık, yapyalnız,
Gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervâsız,
Yürü! Hür mâviliğin bittiği son hadde kadar!...
İnsan, âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar. | |
| | | arda
| Konu: Geri: Yahya Kemal Beyatlı C.tesi Mart 21, 2009 10:52 pm | |
| DENİZ
Bir gün deniz ölgündü. Bir oltayla balıkta,
Kuşlar gibi yalnız, yapayalnızdım açıkta.
Şehrin eleminden bir uzak merhaledeydim,
Fânîleri gökten ayıran perdeye değdim.
Rüzgârlara benzer bir uğultuyla sulardan,
Sesler geliyor sandım ilâhî kuğulardan.
Her an daha coşkun, daha yüksek, daha gergin,
Binlerce ağızdan bir ilâhî gibi engin
Sesler denizin ufkunu uçtan uca sardı,
Benzim, ölümün şi'ri yayıldıkça, sarardı.
Kalbimse bu hengâmede kuşlar gibi ürkek,
Kalbim heyecandan dedi: "Artık dönelim, çek!
Kâfî!.. Ölülerden gelen âhenge kapılma!"
Birdenbire hissettim ufuktan bir atılma.
Baktım ki deniz insanı durgun suyu yardı,
Bir dev gibi mûnis ve yosun saçları vardı.
Durdum, dedi:
"Mâdam ki deniz rûhuna sır verdi sesinden.
Gel kurtul o dar varlığının hendesesinden!
Son zevkin eğer aşk ise ummâna karış, tat!
Boynundan o cânan dediğin lâşeyi silk, at!
Kirpikleri süzgün o ihânet dolu gözler,
Rikkatle bakarken bile bir fırsatı özler.
Aldanma ki sen bir susamış rûh, o bir aç;
Sen bir susamış rûh, o bütün ten ve biraz saç.
Ummâna çıkar burda bugün beklediğin yol,
At kalbini girdâba, açıl engine, rûh ol!" | |
| | | arda
| Konu: Geri: Yahya Kemal Beyatlı C.tesi Mart 21, 2009 10:52 pm | |
| ÇİN KÂSESİ
Gel ey mahbûbe Çin’den!
O şîrin köşk içinden
Ki pek durgun sularda,
Uyurken bambularda,
Taşır çok yüklü dallar
Alevden potakallar.
Görün ey sevdiğim sen
Ki bir Çin kâsesinden
Gülümser bir resimdin,
Muhayyel sevgilimdin.
Bahârın neş’esinden
Uçan kuşlarla eğlen
Ve kırlangıçlarıyle,
Semâ dalgıçlarıyle,
Ya mektup yolla Çin’den,
Ya gel hulyâm içinden. | |
| | | arda
| Konu: Geri: Yahya Kemal Beyatlı C.tesi Mart 21, 2009 10:52 pm | |
| CİN’LER
- “İyi saatte olsunlar” Atalar sözü –
Kızgın benizleriz ki parıldar görünmeden,
Titrer yanında bizleri bir lâhza vehmeden.
Vicdanların azâbıyız onlar tanır bizi;
Tâzîb için ziyârete gelmiş sanır bizi.
Her suçlunun başında hayâlî cezâsıyız,
Her âşık aldatan kadının kalb ezâsıyız.
Bir cinsimiz azâb ise vicdan ve hislere,
Bir cinsimiz de var ki belâdır nefislere.
Lâkin bu cinsimiz daha dişlek ve zorludur,
Vicdânı olmıyanları nefsinde korkutur.
Dünyâda korku nâmına bizler de olmasak,
Bilmezdi âdem-oğlu nedir şerr için yasak.
Bir def’a hisseden bizi! Bildin mi kimleriz?
Cinler veyâhut onlara benzer vehimleriz. | |
| | | arda
| Konu: Geri: Yahya Kemal Beyatlı C.tesi Mart 21, 2009 10:53 pm | |
| BİR YILDIZ AKTI
Bir yıldız aktı, gök ve deniz sarmaşır gibi,
Vuslatta ilk öpüşmeyi andırdı ansızın,
Birden kamaştı gözlerimiz, baktık engine.
Hulyâlı mâvilikte bu ânî parıldayış,
Tek bir dakîka sürmedi, kayboldu, sır gibi.
Sandık ki uçtu gitti bir altın kanatlı kuş.
Bir yıldızın zevâlini gördük de böylece;
Yârab; dedik, nedir bu muammâsı hilkatin?
Fânîlik ortasında yüzen sâde-dil beşer
Herhangi bir şekilde umar bir bakaa buluş. | |
| | | arda
| Konu: Geri: Yahya Kemal Beyatlı C.tesi Mart 21, 2009 10:53 pm | |
| BİR TEPEDEN
Rü’yâ gibi bir akşamı seyretmeğe geldin
Çok benzediğin memleketin her tepesinde.
Baktım: Konuşurken daha bir kerre güzeldin,
İstanbul’u duydum daha bir kerre sesinde.
Irkın seni iklîmine benzer yaratırken,
Kaç fethe koşan tuğlar ufuklarla yarışmış.
Târîhini aksettirebilsin diye çehren,
Kaç fâtihin altın kanı mermerle karışmış. | |
| | | arda
| Konu: Geri: Yahya Kemal Beyatlı C.tesi Mart 21, 2009 10:53 pm | |
| BİR BAŞKA TEPEDEN
Sana dün bir tepeden baktım azîz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!
Sâde bir semtini sevmek bile bir ömre değer.
Nice revnaklı şehirler görünür dünyâda,
Lâkin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rü'yâda
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan. | |
| | | arda
| Konu: Geri: Yahya Kemal Beyatlı C.tesi Mart 21, 2009 10:53 pm | |
| BERGAMA HEYKELTRAŞLARI
- Muhtar Tevfikoğlu’na -
Pek tâze penbe tenlere benzer bu taşları
Yontarken eski Bergama heykeltraşları
İlham eden vucûdun edâsıyle mest imiş;
Heykeltraş demek o zaman putperest imiş.
İnsan vücûdu bazan açık, bazan örtülü,
Her çizgisiyle san’atı canlandıran büyü.
Artık dehâya eski güzellikte sinmiyor.
Gördük ki yer yüzünde ilâhlar gezinmiyor. | |
| | | | Yahya Kemal Beyatlı | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|