maviş forum maviyi seven forum maviş foruma hoşgeldiniz. |
| | Ahmet Erhan | |
| | |
Yazar | Mesaj |
---|
Admin
| Konu: Ahmet Erhan Perş. Mart 26, 2009 12:41 pm | |
| Ahmet Erhan
8 Şubat 1958’de Ankara’da dünyaya geldi. Mersin’li bir ailenin, dört kızın ardından doğan beşinci çocuğudur. Babanın işleri nedeniyle Ankara’dan göç edilmiş ve bunun üzerine çocukluğuyla ilkgençliği Mersin ve Adana’da geçmiştir. Babasının emekliye ayrılmasıyla yeniden Ankara’ya dönerler.
Çeşitli nedenlerle kısa bir süre ara verdiği lise öğrenimini Akşam Lisesi’nde tamamladı. Ardından Gazi Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Ankara’nın özel öğretim kurumlarında Türkçe-Edebiyat öğretmenliği yaptı.
Hayatının büyük bir bölümünü Ankara’da geçiren şair, 'Ankara-İstanbul Karatreni' kitabında anlaşılabilen nedenlerle, 2001 yılında İstanbul’a yerleşti ve Cihangir’den sonra 2002 yılından beri Silivri’de yaşıyor.
Adana Demirspor Genç Takımı'nda futbol oynadı. O yıllarda geçirdiği ağır sakatlık döneminde şiir yazmaya başladı. 1976’da Militan dergisinde topluca yayınlanan şiirleriyle dikkat çekti. 1980 öncesi ve sonrasında ülke gençliğinin yaşadığı dramı, içerden bir ses olarak, o dönemlerde oldukça yaygın olan slogancılığa kaçmadan, kendine özgü diliyle yazması şiirini özel kıldı. Lirizm zenginlikleri ve ironiyle harmanladığı “şimdiki zamanın duygu resmi” olarak tarif edebileceğimiz söyleyişini, neredeyse otuz yıldır sürdürüyor.
Ahmet Erhan pek çok çevrede hala ilk kitaplarıyla hatırlanmasına ve bilinmesine rağmen, şiir serüvenini yaşanan zamanla atbaşı götürmekte ve çok genç yaştaki okuyucuları tarafından da ilgiyle takip edilmekte.
Cahit Külebi, 1982 tarihli bir söyleşisinde kendisi için “şaşırtıcı bir olgu” tabirini kullanmıştı. Ahmet Erhan, bir süredir Esmer Dergisi'nde yayınladığı şiirleriyle hala kendisini izleyenleri şaşırtmaya devam ediyor. | |
| | | Admin
| Konu: Geri: Ahmet Erhan Perş. Mart 26, 2009 12:42 pm | |
| SEVDA ŞİİRLERİ
Burada bitiyor bir sevda, yenisi nerde başlar; ya da başlar mı bilmem? Kendi derinliğiyle dolan bir kuyu mu yüreğim; kendi boşluğuyla yetinen?
Burada bitiyor bir sevda, ele avuca sığmayan kederler, kimi gülüşler ve bir o kadar da unutulmaya yatkın anılar bırakarak geride; belki birkaç da şiir...
Sürüp gidecek yaşamım, kimi yerlerde sanki yeniden okur gibi bir romanı ve gülümser gibi yine aynı şeylere sıkıntılı, dalgın; çoğunlukla acılı.
Burada bitiyor bir sevda, kaldım işte yine dağlar, uçurumlar arasında birbaşıma. Burada bitiyor bir sevda, önsöz gibiydi bir çağrıydı, daha nice yeni sevdaya. | |
| | | Admin
| Konu: Geri: Ahmet Erhan Perş. Mart 26, 2009 12:42 pm | |
| YAŞAMA SEVİNCİ
Bütün güzel kadınlarını bu dünyanın Sevdim, diyebildiğim zaman Bütün kentlerini gezdim, denizlerine girdim Ve artık bir tek taş kalmadı tanımadığım, bir tek yüz, bir tek yer adı Söylenecek bütün sözleri dinledim ve söyledim bütün söyleyeceklerimi Acının bütün uçurumlarına indim ve çıktım sevincin bütün dağlarına Bütün çiçekleri kokladım ve kopardım bütün meyveleri dallarından Ismarladığım yağmur, savrulmadığım yel kalmadı...
Bütün haklı kavgalarında dünyanın dövüştüm, diyebildiğim zaman Okudum bütün kitapları, bütün şiirleri yazdım Ve topladım bütün dillerin en güzel sözlerini, sıraladım tek bir sözlükte Bütün mayınları, bütün dikenli telleri ayıkladım sınırlardan Ve bir tek zorba çıkmadı önüme. Bu dünyada acı çeken tek bir insan yoktur, diyebildiğim zaman İşte o zaman ölebilirim.
Toprağımda bir çığlık olur da büyür yaşama sevincim... | |
| | | Admin
| Konu: Geri: Ahmet Erhan Perş. Mart 26, 2009 12:42 pm | |
| SEVGİLİM.. SEVGİLİM
3 Elinden şekeri alınmış bir çocuk gibi kaldım Yokluğunda... Yağmur yağar, kar yağar Günler kısalır, geceler uzar On parmağımın üstüne on mum yaktım
Gecesefalarının gündüz yalnızlığıydım
4 Ateşböcekleri ışıtır gecemi. Hepsi bu Kanar bir yerlerim: Sevgilim Ufkunda bir yalnızlık aylasıyım Bir delta gibi genişleterek yokluğunu
Sevgilim. Hep geceye sakladım sende bulduğumu... | |
| | | Admin
| Konu: Geri: Ahmet Erhan Perş. Mart 26, 2009 12:42 pm | |
| ÇÖZEMEDİĞİM BİR ŞEYLER VAR HAYATIMDA
Çözemediğim bir şeyler var hayatımda Sualtı gibi derinlerde sessizce bekleyen Dirensem, daha ne kadar direnebilirim artık Nereye kadar gidebilirim, gitsem?
Aradığım nedir, o kentten bu kente? Adressiz yaşamak da sıkar insanı gün gelir Gider heyecanlar, istekler, gülümseyişler Yüreğimdeki denizin suları birden çekilir.
Özleyip de vardığım her yerden, hemen kaçsam diyorum Ne aradığımı biliyorum, ne bulduğumu Bilmem neresinde yanıldım ben bu hayatın? Yüreğimi kabartan o sevinç, şimdi sonsuz bir acı oldu.
Taşlar yığılmış önüne en güzel, en anlamlı duyguların Uçsuz bucaksız bir tüneldeyim ve her yanım karanlık Koluma giriyor bazı adamlar, bir şeyler söylüyorlar Kalıplaşmış, sıkıntı verici, güdük.
Oysa acı diye bir şey var bu dünyada Ölüm var -ki yüreğimde bu boşluğu yaratan birazda odur.
Yanıbaşımda ölüp gitti dostlarım, ben bakakaldım Gözyaşlarının da bir yerlere gömüldüğü görülmüş müdür?
Çözemediğim bir şeyler var hayatımda Sanki ilk benim duyduğum garip, anlatılmaz duygular Sürse daha ne kadar sürer bu, bilmiyorum Ölümü ve hayatı yanyana düşünmesini ne zaman öğrenir çocuklar? | |
| | | Admin
| Konu: Geri: Ahmet Erhan Perş. Mart 26, 2009 12:42 pm | |
| BUGÜN DE ÖLMEDİM ANNE
Yüreğimi bir kalkan bilip sokaklara çıktım Kahvelerde oturdum çocuklarla konuştum Sıkıldım, dertlendim ,sevgilimle buluştum Bu gün de ölmedim anne.
Kapalıydı kapılar,perdeler örtük Silah sesleri uzakta boğuk boğuk Bir yüzüm ayrılığa, bir yüzüm hayata dönük Bu gün de ölmedim anne.
Üstüme bir silah doğruldu sandım Rüzgar, beline dolandığında bir dalın Korktum, güldüm, kendime kızdım Bu gün de ölmedim anne.
Bana böylesi garip duygular Bilmem niye gelir ,nereye gider? Döndüm işte; acı, yüreğimden beynime sızar Bu gün de ölmedim anne. | |
| | | Admin
| Konu: Geri: Ahmet Erhan Perş. Mart 26, 2009 12:43 pm | |
| YALNIZLIK
Yalnızlık, yalnızlık Bari sen elimden tut Geceyarısı aynalarda Suçlu ve ezik Gözlerim kan çanağı Cinnete dönüşen bir dinginlik Duruyorum karşında
Şarap taşlaşıyor Midemde ve beynimde Mavi mavi tüten sigara Giderek mora çalıyor Yalnızlık, yalnızlık Bari sen elimden tut Suflör kullanma Dost seslerini dudağınla ısıtıp Gece hep aynı gece Karbon kağıdıyla çoğaltılmış Gibi kara ve soğuk
Ellerim beynime alkol serpiyor boyuna Niye böyle, neden Sormuyorum artık Yalnızlık, yalnızlık Bir kez olsun kuğuların türküsünü Tersinden söyleyeyim Ölümse ölüm Yaşamsa yaşam Ayna hep ayna ayna... | |
| | | Admin
| Konu: Geri: Ahmet Erhan Perş. Mart 26, 2009 12:43 pm | |
| ÖLÜM BİLE
Ölüm bile geç kaldıktan sonra Bütün ilkleri sona bırakmanın belki de tam zamanı Ben her şey bir ırmaktır sanırdım Bunun için günlükler tutmaya kalktım Ve tarihleri karıştırdım nasıl da
Aldım şapkamı gidiyorum şimdi İniyorum kentin çekirdeğine kendime yeni dalgınlıklar buldum son günlerde Dev yapılar ufuk çizgisinin önünde birer parmaklık gibi Kırmaya kalksam çocuklar uyanacak Ben odama döneyim en iyisi
Öyleyse nice yağmur Niye bir kız saçı gibi sokaklarda Aynaya baksam kalbim görünür Aklımda gitgide büyüyen yara Bir ağacın en uzak dalı gibi sessizce çürür Ölüm, evet ölüm bile geç kaldıktan sonra | |
| | | Admin
| Konu: Geri: Ahmet Erhan Perş. Mart 26, 2009 12:43 pm | |
| VEDA . .
Yitirdim cebimdeki bütün adresleri Yağmurlar, yağmurlar ortasında kaldım Aklımı boğacak o selleri Ben kendi damarlarımda yarattım
Artık ne bir satır yazı, ne de bir selam Tek kişilik bu oyunda rol alabilir Gitti bütün seyirciler, boşaldı salon Geride kalan yalnızca, yalnızca maskelerdir
Eli naylon güllü o dostlukların Bir tek anısı ve sızısı yok içimde Yitirdim cebimdeki bütün adresleri Kendimi kazandım bir başka biçimde... | |
| | | Admin
| Konu: Geri: Ahmet Erhan Perş. Mart 26, 2009 12:43 pm | |
| UMUT .
Usul usul geceleyin Sirenler duyarsan derin Kapını gökyüzüne dayayıp da bekle Yolunu şaşırmış bir yıldız düşer belki üstüne Başını yastığa göm Yüreğini ayışığına ayarla Yorganına sıkıca sarın Derin bir nefes al Ve sakın ağlama... | |
| | | Admin
| Konu: Geri: Ahmet Erhan Perş. Mart 26, 2009 12:44 pm | |
| GÜL ÇİÇEK
Geceyarısı, karanlık bir bozkırda Işıklar içinde akan bir tren kadar yalnızım içinde onca insan, içinde dünya... Soluk soluğa, demirden bir ırmağa mahkum Ve bilmeyen sonsuzluk nedir, Haklı olan kim bu kargaşada? Ateş ve su, yaşam ve ölüm, irin ve şiir Ucu bucağı olmayan bu çığlıgın Ortasında nasıl barışılabilir? Anlamak isterim, hangi yasa Bir beşikle bir darağacını Aynı ağaçtan, ne adına varedebilir?
Sorular sormak icin geldim şu dünyaya Yasım acıların yasıdır Boynumu üzgün bir çicek gibi kırıp da Yollara düştügümde, başımda deniz köpüklerinden Ya da sabah yellerinden bir taçla Yürüdüğüme inanırdım - yanılırdım Geceyi günle, acıyı sevinçle kardığım Bu söylencenin bir yerinde durakladım Ve anlatamadım, konuşamadım bir daha.
Acını ödünç ver bana, gözyaşlarını Damarlarında uyuyan sevinci ödünç ver Yitirdim çünkü onları da.. İlenmiyorum, el çırpmıyorum artık Ne aklımda yaşadıklarım üstüne düşünceler Ne de geleceğime dair bir tasa. Gelirken çan çalmıyor yalnızlık Bir adam, bir sokak, bir ev Yüzle, gülüşler, susuşlar boyunca
Soruların vardı senin, ne çok soruların Gözlerin dunyayı eleyip dururdu boyuna Bir fısıltı gibi başladı sevgim Çığlık oldu, kağıtlarda çiçek açtı sonra Sonrası...Mutlu bile olduk bazı Artık sen yadsısan da ne kadar Ya da ben bilmiyorum mutluluk nedir Anlatsın yollar, yollar, yollar...
Şimdi gece, soluğumu verdim içime Az önce kağıtlara gül kuruları serptim Dolaplardan kekik, nane kokuları çıkardım Öylece serptim, seni yazacağım diye Sen ki, deniz görmemiş bir deniz kızısın Aklımın almadığı bir yerde, öylesin Şimdi gece, iki kişilik bu yalnızlık Bize artık yeter de artar bile...
Dünyanın ölümünü gördüm, suyun toprağın En yakın dostlarımın birer birer Vakitsiz açan çiçeklerin, vakitli doğan çocukların Ölümünü gördüm, ama kimse İnandıramaz beni öldüğüne sevgilerin! Yaşam ki bir kum saatidir usulca akan Dolan sevgilerimizdir biz boşaldıkca Yaşımız biraz da sevgilerimizin akranıdır Vereceğimiz tek şey budur dünyaya.
Şu dağılgan yüreğimi, şu köpüklere imrenen Yüreğimi bir gün yollara atarsam Bir gün bir nehir yataklarına dolarsam, korkarım Suyumun coğu senden yana akacak Bütün sözcüklere adını ekleyeceğim Güldeniz, Gülekmek, Gülyağmur, Gülsarap Gülaşk, Gülsiir, Gülahmet, Gülerhan Ey gül yaşamım, yitip giden düşlerim!
Gecelerdi, solgun - sessiz tüterdi yüzün Yatağımda bir kımıltıydın, dilimde türkü Uykusunda konuşurken sesini öptüğüm Varmak için beyninin kıvrak dağ yollarına Kokundu, bedenimi saran o ince buğu Esintisinde usul usul yürüdüğüm Ki değişmem yaseminlerle, portakal ağaçlarıyla..
Sanki bir kız yürürdü yollarda Evimin sokağına girer, paspasa ayaklarını silerdi Kapımı açardı gümüş bir anahtarla Sanki hep gelirdi, sevişirdik bazı, konuşurduk Tozlu kitapların yığıldığı odalarda Kalırdı duvarlarda gülüşünden bir tini Yatağımda bedeninden bir oyuk.
Benimse ellerim titrerdi, alnının aklığından Saçlarına saçlarına doğru titrerdi Şimdi kağıtların üstünde gidip gelen ellerim Titremiyor artık , yolunu biliyor şimdi Geceyarılarını çoktan geçti Bu şiir bitmeyince varolmayacak ellerim Ellerim uykusuz, ellerim geberesiye yalnız Süzülüp alçalıyor karanlığa doğru.
Bütün yaşamım seninle geçiyor belleğimden Seninle var ve seninle sürüp gidecek artık Bir akdeniz kentinde limon koklayan Ve hep ufkun ardına bakan çocuk Acıyı buldu sonunda, kanayan bir gülden Çaldı yüzünü bir yaşamlık Geçer şimdi dumanlı bir kentin sokaklarından Şaire çıkar adı - az buçuk kaçık.
Yeryüzünden silinmiş ırkların sonuncusuyum ben Oturup da şimdi aşk şiiri yazmam bundan Gülsün köpek sürüsü, lime lime edip Bu dizeleri, satsınlar haraç-mezat Doğru, benden sonra da tufan kopmayacak Ama haykıracağim laflarını tuzla kesip Yitip giden bu aşkı, nefesim tukenene dek.
Beynime bir sarkaç gibi vuruyor sorular Neresinde yanıldik biz bu yaşamın? Hangi el bozdu büyüyü, hangi yazı Acılara hüküm verdi, soldan sağa taşarak? Kalbimde yillardır kabuk bağladı yaralar Ödüm kopuyor, bir gun hepsi birden kanamaya başlayacak diye Yenilmeyeceğim, boyun eğmeyeceğim hiçbir şeye Hep direnen bir yanım kalacak Adımın soluk izi, acının seyir defterinde.
şimdi gece, bindokuzyuzseksenikiyle Üçyüzaltmışbeşi çarp - oradayım işte Yorgun değilim, umarsızım yalnızca Geçmişle geleceğin öpüştüğü yerde bir nokta Gibiyim ve çoktan dürüldü defterim Uçurumlar üstünde uçuşur dizelerim Onlara köprü olacak bir beden yoksa da..
Bu benim yalnızlığım, dalsızlığım benim Kana kana içtiğim çesmelerden susayarak ayrılmak Titreyen bir ışık karanlıklarda Onu kim görebilir, kim tanıyabilir? Sonuda hep bir soruyla karşı karşıya kalmak Boynumun borcu bu, ödenmedi yıllardır.
Her aşktan böyle bir şiir kaldı bende Yaşamımın bir dilimini özetleyen Unutuşun çiçekleri bunun için hic açmıyor Donuyor bir gülüş tek bir dizede Yaşanmış yüzlerce anı, buruk bir özlem Çivileniyor beynimin bir yerlerine Geride -hayır- acılar filan da kalmıyor Bir boşluk yalnızca, uçurumlara özenen.
Nefret ediyorum ve seviyorum seni Girdiğin bütün kapıları açık bırak Birazdan git diyebilirim çünkü.. Çağım yalnız bırakmıyor beni, ellerini Tutuşumda, usulca öpüşümde dudağını Çağım aramızda çekilen kanlı bir bayrak Uzayan, akan bir irin yolu gibi.
Sözcükleri güden çobanları var kalbimin Beynimin yaşamı saran kıskaçları Bitsin dediğim yerde bunun icin başlıyorum Yitirdiğim her şeye dönüp de bakmam bundan Sensin yalnızlığa uzanan yolların düğüm yeri Ama şu anda içimde öyle çoğulsun ki Böyle irkilmezdim dünyayı kucaklasam.
Çapraz yalnızlıklar astım göğsüme Yollarda bir savaşçı gibi yürüdüğüm doğrudur Gözlerle, dillerle kuşatilmis bir ülke kalbimdir ona tek sınır Susmayı bunun icin severim bir cığlık gibi Donup kalır sesim kendi göğünde Onu ne anlayan, ne de duyan bulunur.
Yaşamım sonsuz bir hac yolculuğuna dönüşüyor burada Kendi içimde ya da uzak yollarda Bulduğum ve yitirdiğim bütün varlıklar Bir mozayiğe biçim veriyorlar sessizce.. Bende dünyanın acısıyla sevinci öpüşüyor Irmakların birleştiği o nokta benim İtilip tekmelendiğim bütün kapılarda Bana atılan her taş şimdi çiçek açıyor.
Bir gün anlarsın beni neden suskunum Dünya içimde konuşurken böyle Bedenimi aşıyor yorgunluğum Karşında oturduğum masalardan dökülüp saçılıyor Bu öyle bir cığlık ki, susuşlar kalıyor geride Ondan öte her söz bir saçmalığı büyütüyor.
Adını çoktan unuttun yüzün aklımda Ve bu şiiri neden sana adadığımı bilmiyorum Ama her güzellik nasılsa kendi adını bulur Bunun için ben Gül dedim sana.. Yine de bir çiçeğe bunca yağmur yağarsa Kökleri toprağı saramaz olur Üstüne titrediğim her şeyi yitirmeyi öğrendim çoktan
Söylenecek bir tek sözüm kalmazsa Çizerim yüzünü kuşların kanatlarına Her çırpınışta gökyüzüne dağılır Yüzün, hücrelerine varana dek uçuşur.
Kağıtların aklığına aşkın tortusu çöküyor Parklar, sokaklar, söylenmiş ya da söylenmemiş sözler
Yazdıkça biraz daha unutuyorum seni Ve her yerde düş tacirleri, şiirseviciler Bir şeyleri yorumlayıp duruyorlar aptalca Büyüteçlerle inceliyorlar şu yitik ömrümüzü Ben aşkın son hasatçısı, son peygamber Gülünç, soyu tükenmiı bir varlığı oynuyorum boyuna.
Sana artık bir sığınak olsun bu şiir Noterlere ver onaylasınlar - her hakkı saklıdır Düşün, kalemimi sen tuttun yazarken Yeni okula başlayan bir çocuğa yardım eder gibi Öyle acemilikler yaptım ki ben Hiç kalır bu şiir onların yanında ve Nasıl ayaktayım diye şaşıyorum bazen.
Görüp göreceği son şey bu şiirdir dünyanın Çığlığımdan arta kalan bunlar olacak Aklımın son kırıntılarını da burada harcıyorum Bundan böyle ibreler hep eskiye vuracak Yakınmıyorum, yerinmiyorum hiçbir şeyle Kalırsa odalarda unutulmuş birkaç şiir Bir yeniyetmen in altını çizeceği dizeler benden Senin adın nasılsa bir gün hepsini tamamlayacak... | |
| | | Admin
| Konu: Geri: Ahmet Erhan Perş. Mart 26, 2009 12:44 pm | |
| SON DAMLA
Her bardağı taşıran bir son damla vardır Toprak gelince ölümle, meyhanelerde bir koltuk daha azalır Damlaya damlaya gider Ahmet Erhan, sel olur gelir ölüm Hayat buysa eğer, meğer ki aldatılışım.
Yalnızım... sokağın zulasında bir köpek gibi kaldım Islak bir köpek gibi ancak sabahla ayılır Sürüklene sürüklene götürülür Ahmet Erhan Komiserim, tebdil-i hayatta şiir vardır
Şimdi bir ölsem ve artık hiç konuşulmasam Çocuğumun belleğini kefenimle silsem Anlamam ki nicedir yaşım murada ermiş dölüm Neden her çocuğun ille de bir babası vardır
Oğlum, zaman ağır, gün ağır, gece acıya aşinadır. | |
| | | Admin
| Konu: Geri: Ahmet Erhan Perş. Mart 26, 2009 12:44 pm | |
| ANNE
Bırak kalsın masada ekmek testide su Ayna puslu, pencere camı kirli Bırak kalsın saçların dağınık, gözlerin uykulu. Saksıdaki çiçek susuz, kedi yalını bekler bir köşede Bırak kalsın meyve ağaçta, kırlangıç havada Dama düşen ince bir yaz yağmuru... Yoruldun artık, bütün gün didinip durdun Toprak bile, gök bile, deniz bile bir yerde yorulur. Bırak kalsın süpürge duvarda, sabun kovada Anne, gel yanıma otur. | |
| | | Admin
| Konu: Geri: Ahmet Erhan Perş. Mart 26, 2009 12:44 pm | |
| YAĞMURDA ÖLÜRÜM
Yağmurda ölürüm, su çeker bedenim Bir yeraltı ırmağı olur gömülünce Ben bu dünyada bir tek hayat’ı sevdim Karşılıksız aşkların lümpenliğince
Yağmurda öleyim, su çeksin bedenim Sokağın ortasında serseri bir ağaç gibi Anlasan, sen anlardın kalbim Göğün toprağa akıttığı o şehveti
Yağmurda ölürüm, kağıda yine zam gelir Ben uzun uzun üşürüm ıslaklığımdan Su ve kan! Görüp göreceğim budur Rivayet olunur kim, suyun kanı yıkadığından
Yağmurda öleyim, su çeksin bedenim Kan! En dayanıklı tüketim malımızdır, onu kimse yıkamaz
Dolar, Mark, İMKB, Altın, Hisse Senedi... Kalbim, kanla yıkananlar bir daha onmaz. | |
| | | Admin
| Konu: Geri: Ahmet Erhan Perş. Mart 26, 2009 12:44 pm | |
| GÜNEŞİN ALTINDA MUTLULUK VAR
Bir işçinin, elinde ekmekle evine döndüğü o yerdir mutluluk Akşamüstü, çocukları cıvıldayıp dururken Derin bir iç çekiş, tatlı bir yorgunluk Ve yüzüne yayılan gülümseme birden...
Mutluluk, kelebek olup uçmasıdır ipek böceğinin Irmağın denize kavuşturmasının bir adı olmalı Mutluluk, beşikte uyuyan ilk çocuğuna bakmasıdır bir annenin Duyarak memelerine dolan sütün çılgınlığını.
Mutluluk, bir acının bilincine varıp da onu dönüştürmektir Yaşamın sonsuzluğunda karar kılan bir umuda Sevgilinin boynuna dokunduğunda duyulan ürpertidir Öpülen ilk dudak, içilen ilk sigaradır belki Denizden yükselen kokudur sabah karanlığında Kabullenmektir yani yaşamı, acısı ve sevinciyle aynı boyutta Yalnızca yaşamaktır belki de kimbilir...
Ne yerdedir, ne göktedir o - değil mi Abidin? Mutluluğun resmini yaptın mı bilmem Ama ben onun şiirini yazmak isterim... | |
| | | Admin
| Konu: Geri: Ahmet Erhan Perş. Mart 26, 2009 12:45 pm | |
| YALINLIK, BENİMLE KAL
Yalınlık benimle kal,mavi göğümün Enginliğinde uçan kuşların kanatlarına Şiirler yazayım diye,onlar götürsün Sevincini sözcüklerimin uzak ülkelere... Yalınlık benimle kal,bir yaprağın Yeşilliğinin altında damar damar yatan giz gibi Baktıkça derinleşen bir şey Okudukça yenilenen şiirler yazayım Sözcükleri eğireyim gecenin saçlarından Artık bilmiyorum bu serüven nerde biter? Hiçbir belirti yok ,ama bu kargaşada bir tek Şunu söylesinler gerisi umurumda değil: Bu adam çiçeklere ,kuşlara yeni adlar verecek! | |
| | | Admin
| Konu: Geri: Ahmet Erhan Perş. Mart 26, 2009 12:45 pm | |
| YALNIZIN ÖLÜMÜ
O, çoksesli kemanların Parmakları kırık virtiözüydü Göğe doğru burulmuş yağmurların altında öldü Yüzünde yaşanmamış hülyaların De ki minesi soldu
O upuzun gecelerin Saçakaltlarında ıssız bir yarasa Bir şeyleri bekliyordu ama neyi kimi Düdüklerini evde unutan bekçilerin Sokaklara karşı özrü gibiydi
O, derin yalnızlıkların Kalabalıkla çarpıştığı bir köşe başıydı Utangaç sıkıntılı mağrur Yaşamak bir özürse kabahatinden büyük Ölümü kendinden menkul
Bir tek kendini ağlattı mendebur... | |
| | | Admin
| Konu: Geri: Ahmet Erhan Perş. Mart 26, 2009 12:45 pm | |
| İKİ KÖŞELİ YALNIZLIK
Gökyüzüne asılı kalmış bir yankı Arıyor kendisini bırakan ağzı Yeniden,yeniden sesini bulmak için
İki köşeli yalnızlığın bir ucunda sen,bir ucunda ben Birleşip ayrılıyor çizgilerimiz Hangi boyuttan koparılmıştık ki biz
Anı bile yok,ses,koku bile Bir elin yazdığını öteki el karalıyor sanki Silgiler hatırlıyor,kalemler unutuyor bizi... | |
| | | Admin
| Konu: Geri: Ahmet Erhan Perş. Mart 26, 2009 12:45 pm | |
| MİLLİ COĞRAFYA
Mutluluğum 39 derece ateşle yatar Dünyanın 42 derece enlem 26 derece boylamında Öğretirler Edremit’le Van arası kaç saat tutar Kanadı kırık kuş hesabıyla
Hayatın dulu, ölümün ilk aşkıdırlar Bu ülkede bir çift kulak ve göz olanlar Ölüm tarihleri yazar nüfus kağıtlarında
Sarhoşluğum 80 dereceye çıkar Meyhane taşradan musalla görünür amma...
Oturdum kalbimin nüfus sayımını yaptım Bir iki dost, çuvalla düşman Ben ki iki lafı biraraya getirmeyi bilmem Haklıdırlar her şeyde dostlarım ve düşmanlarım da
Ve mutluluğumuz 39 derece ateşle yatar Öyle ya da böyle Türkiye mezbahasında...
Grevciler, şairler ve seracılar Don olayı bekleniyor, son uyarı
Sinop’la Anamur arası bir kuş uçar Kanadı kırık ama göğsü kınalı | |
| | | Admin
| Konu: Geri: Ahmet Erhan Perş. Mart 26, 2009 12:45 pm | |
| ÖLMEK YASAK
Yaşamak, yeni bir emre kadar yasaklanmıştır. Bundan böyle kimse soru sormayacak. Şairlerden ve peygamberlerden çekmediğimiz kalmadı bunca yıl, başımıza gelmedik bela... Tarih konuşuyor, dinleyin! Kapılar sürgülenecek ve özellikle geceleri kimse sokağa çıkmayacak. Gelecekten ve güzel günlerden söz etmek serbesttir; ancak, simge olarak "güneş" kullanılmayacak. Herkes kimlik kartına, kullanıldığı maske sayısını da eklesin. Çünkü her biri için tarafımızdan vergi iadesi uygulanacak.
Şair konuşuyor: - Ölmek, yeni bir emre kadar yasaklanmıştır! | |
| | | Admin
| Konu: Geri: Ahmet Erhan Perş. Mart 26, 2009 12:46 pm | |
| GECE
Ay bu gece ne büyük, ne büyük anne Deniz gümüş gümüş, ağaçlar sereserpe Uyudum uyandım, sağıma soluma döndüm Bir balık sıçradı sularda, duydum İki uçurum gibi derinleşti gözlerim Ben onları yıldızlarla, yakamozla doldurdum.
Ay bu gece ne büyük, ne büyük anne Denizi bir halı gibi işledi yalım yalım Sabaha hepsini sökecek, tezgahı güne Bırakıp gidecek -ay yorgun işçisi doğanın Güneş sürdürecek o yorgunluğu kendince. | |
| | | Admin
| Konu: Geri: Ahmet Erhan Perş. Mart 26, 2009 12:46 pm | |
| GÖKYÜZÜ MAVİLİĞİNDEN SOYUNUYOR
Gökyüzü maviliğinden soyunuyor Gitsem kime, kalsam kimde, nereye kadar? Sılasızım işte, gurbetim de yok Adres defterime adlar değil Yalnızlıklar yazılıyor.
Bir yanda yurdum ve uçurum sözcüklerindeki O sersemce, o saçma uyak -Demek ki, iki sözcükle de bir şiir yazılıyor Yüreğimi, yüreğimi bir bıraksam Dünyanın telaşına katılacak Yine birileri dağlarda kahraman Salonlarda mümin oluyor.
Gökyüzü maviliğinden soyunuyor Akşamdandır diyorlar, dünya hala dönüyorsa Öyle dalgın, umarsız... Sorsam neyi, bağırsam kime, beni kim anlar? Bir kaçık şair diyecekler Anca yalnız, kanca yalnız... | |
| | | Admin
| Konu: Geri: Ahmet Erhan Perş. Mart 26, 2009 12:46 pm | |
| OĞUL
Anne ben geldim, üstüm başım Uzak yolların tozlarıyla perişan Çoktan paralandı ördüğün kazak Üzerinde yeşil nakışlar olan
Anne ben geldim, yoruldum artık Her yolağzında kendime rastlamaktan Hep acılı, sarhoş ve sarsak Şiirler çırpıştıran bi adam
Kurumuş kuyunun suyu, incirin sütü çoktan çekilmiş Bir zamanlar dünya sandığım bahçeyi Ayrık otları, dikenler bürümüş
Kapıdaki çıngırak kararmış nemden Atnalı ve sarmısak duruyor ama Oğlum, mektup yaz diyen Sesin hala kulaklarımda
Anne ben geldim, ağdaki balık Bardaktaki su kadar umarsızım Dizlerin duruyor mu başımı koyacak? Anne ben geldim, oğlun, hayırsızın.. | |
| | | Admin
| Konu: Geri: Ahmet Erhan Perş. Mart 26, 2009 12:46 pm | |
| GEOMETRİ
Şiirlerimden 45 derece uzağım şu anda Görevli memura hakaretten yargılanmam zor Adam, kabuğuma birkaç düzaçı çiz Bütün boş şişeler üstüme geliyor
Hafta sonu geceleri bana "yamuk" atıyor
Kenarları ateşle çevrelenmiş bir üçgen midir Beni boğan herşey ve devletlü yalnızlığım Hiyerarşik tören sıralarında durup kendime baktım Anladım, her pazarın bir pazartesisi vardır
Defterde bir "pi sayısı" kadar yer bulamadım
Simetrik kadınlara daldım bir ara, üzüldüm Sevişmenin karakökünü aldım, işlem sonuç vermedi İkigen hayatlarıma sığınıp büzüldüm Üşüdüm de... meyhaneciler kocaman rakamlar yazdı
En son problemdim, kendimi çözdüm... | |
| | | Admin
| Konu: Geri: Ahmet Erhan Perş. Mart 26, 2009 12:46 pm | |
| ERTELEME
Ben yenildim, öyleyken de saçlarım uzarmış ..anladım Hayatım ve tırnaklarım Bir cenin umuduna aldandım Yalnızım sapına kadar...ya erenler Hüznümün alnımda münhal bir arsası var Ölüm iki parsel...hayata kandım
Ben yenildim, böyleyim,tüyübitmedik ölüm Ardımdan konuşur ve bankadaki hesabıma ..göz diker Ben yenildim, 60 x 1,72 olarak yere serildim İpim yok, ilacım eski...intiharı erteledim. | |
| | | | Ahmet Erhan | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|